Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Tanrılar diyarı sana kapılarını aralıyor
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Ölümüne Aşık

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Aaron Jace Theodén
Malum Melek - Ateş Bükücü
Ölümüne Aşık Lucem
Aaron Jace Theodén


Mesaj Sayısı : 22
Kayıt tarihi : 04/08/11
Yaş : 27

Ölümüne Aşık Empty
MesajKonu: Ölümüne Aşık   Ölümüne Aşık Icon_minitimeCuma Ağus. 05, 2011 12:32 pm

...Ölümüne Aşık Doutzen-doutzen-kroes-6820136-100-100xÖlümüne Aşık Gaspard-Ulliel--gaspard-ulliel-623602_100_100
Camille Ludivine Esther & Aaron Jace Theodén

İşte tam buraya rp yazıyorum şuan. oke??

Editcan: Yazdım işte burada ^^

    Adam yavaşça ayağa kalktı. Boş bardağı yanındaki masaya koydu. Yavaş adımlarla odada volta atmaya. Kaldığı hanın tahtaları çürümeye terk edilmişti besbelli ki, melek her adım attığında gıcırdıyorlardı. Kanatları yarı açık bir şekilde duruyordu. Ama zaten adam onlarla iligilenecek halde değildi. Bir an için sevdiği kadının güzel yüzü gözlerinin önüne geldi. Başka tarafa baktı, gözlerini kapadı. Fakat faydası yoktu, bir saniye bile onu düşünmeden edemiyordu. Onu düşünmeden nefes alamıyordu. Kadın açıkça belirtmişti oysa ki, bunu ilişkinin yürümeyeceğini. Ama melek biliyordu, adı gibi emindi kadının da onu sevdiğinden. Dışarıdan bakılınca kesinlikle imkansız gibi görünüyordu ilişkileri. Özellikle kendisinin melek, kadının şeytan olduğunu düşünüce. Üstelik sıradan bir şeytan da değil Baş Tenebras'ın tam kendisiydi. Ailesi ne derdi çok merak ediyordu. Ama pek de onları taktığı söylenemezdi artık. Kendi kararlarını alabilecek yaştaydı, uzun bir süredir. Kimsenin fikrine, rehberliğine ihtiyacı yoktu. Masaya doğru yöneldi, bardağı aldı ve var gücüyle duvara fırlattı. Cam parçaları her tarafa yayıldı. İşte, tam olarak böyle hissediyordu o da. Kalbi böyle parça parçaydı. Gerçi bir kalbi olduğunu düşünmüyordu uzun zamandır, ta ki onunla karşılaşana kadar. Gecenin o saatinde öyle bir yerde ne aradığını sormuştu kadına. Kadın da gülüp kendi başının çaresine bakabileceğini söylemişti. Yüzünü bir gülümseme kapladı. İronik olarak Elysion Mezarlıkları'nda hep güzel anıları vardı adamın. Hah, dedi içinden. Mezarlıklar güzeldir, özellikle doluyken. Gülümsemesi daha sadist bir hal alırken aklının bir bölümü kendisine gelmesi için çığlık atıyordu. Uzun zamandır olmak için doğduğu şey değildi. Uzun zamandır saf ve güzel değildi. Uzun zamandır kendini melek olarak da görmüyordu. Güzel, göz alıcı kanatları dışında pek meleklik hali de kalmamıştı zaten. Asasının tek bir hareketiyle kırık cam parçalarını topladı. Tekrar düzeltmekle uğraşmadı. Parası neyse verirdi. "Para her sorunu çözer." demişti bir arkadaşı. Tamamen saçmalık!

    Uzun adımlarla odayı geçti ve kapıyı çarparak dışarı çıktı. Han sahibinin bağırışlarına aldırmadan kendini serin geceye attı. Hava soğuktu. Ama o rüzgarın tenini yakarak esmesini seviyordu. Üzerinde sadece bir pantolon ve yelek vardı. Kanatlarını saklamayı sevmiyordu ve henüz onları içine alabilecek bir kıyafet yapılmamıştı. Sert ve büyük adımlarla yürüyordu. Nereye gideceğini bilemez halde. O tanıdık, büyük, demir kapıya geldiğinde ise Bu kadar çaresiz miyim? diye düşünmeden edemedi. Hiç güç sarf etmeden kapıyı açtı ve içeri girdi. Buranın kendine has kokusu -ölü kokusu değildi tabi- ve manzarası onu hep çekmişti. Akrabaları, arkadaşları vardı burada. Diğer herkesin aksine buraya sık sık geliyordu. Onları ziyaret etmek için. Bedenleri ölmüşse ne olmuş? Bu onlarla konuşamayacağı anlamına mı geliyordu? Üstelik konuşmalar tek taraflı da olabilirdi. Arkasından gelen bir hışırtıyla irkildi ve sağına soluna baktı. Mezarlığın girişinde hatları kadın olduğunu belli eden biri duruyordu. Melek o tarafa doğru geri döndü. Kanatlarını her an uçmaya hazır bir pozisyona getirdi ve kapıya yakın ağaçlardan birine yaslandı. Aslında uçup, gitmek gibi bir amacı yoktu. Sadece egosunu tatmin ediyordu. Camille'yi görünce yüreği ağzına gelse de hiç sesini çıkartmadı. Acı çektiğini kimse görmemişti şimdiye kadar, o da görmeyecekti. Alaylı bir tavırla konuşmaya başladı, istemeden de olsa. "Bu saatte, böyle bir yerde ne aradığınızı sorabilir miyim acaba?" Ruhu acı içinde kıvranırken kılının bile kırdamadığını görmek rahatlatıcı olsa da, aynı zamanda ürkütücüydü. Ne zaman bu duygusuz herife dönüşmüştü? Artık bir önemi yoktu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Camille Ludivine Esther
Baş Tenebras - Creatio & Salutem Şeytan
Ölümüne Aşık Tenebras
Camille Ludivine Esther


Mesaj Sayısı : 22
Kayıt tarihi : 03/08/11
Nerden : It's the Road To Hell diyorum geçiyorum
Kadın

Ölümüne Aşık Empty
MesajKonu: Geri: Ölümüne Aşık   Ölümüne Aşık Icon_minitimeC.tesi Ağus. 06, 2011 1:42 am

Camille gökyüzünde süzülürken acıdan kanatlarının bile kasıldığını hissetti. Kalbi zar zor atıyor ve içinde şu ana kadar sakladığı bütün duygular su yüzüne çıkıyordu. Yüzyıllardır birini uzaktan izlemenin, birini uzaktan sevmenin verdiği acıyla yaşamıştı hayatını… Aaron’u yaratılışlarının ilk gününden beri süregelen bir tutkuyla seviyordu. Oysaki hayatı bu dört harfi yan yana kaldırmayacak kadar ruhsuzdu. Hayatında değer verecek kimsesi olmamış bir yaratık aşkı nasıl kabullenebilirdi ki? Kahverengi kanatları rüzgâra karşı sertçe çırpınırken bütün acılarına ortak olan o yeri gördü… Tam rüzgarı artık hissetmemeye başlamıştı ki Tanrı kar taneciklerini yeryüzüne indirmeye başladı. Aslında yağan kar değildi; küllerdi… Her zamanda küller olmuştu. Fakat insanoğlu bunu anlayamayacak kadar acizdi. Ne zaman bir yerde felaket olsa ölen her insan için bir kar tanesi düşerdi dünyanın başka bir yerine... Parmak izleri gibi, her birinin farklı olma nedeni de buydu zaten. Camille ellerini açıp parmaklarını inceledi fakat kendisini eşsiz kılan hiçbir şey göremedi. Ne bir iz ne de bir sembol… İnce parmaklarını kar tanelerinden birisine uzattı ve ruhlardan birisini eline aldı. Bir çocuğun gülümsemesini görebiliyordu kar tanesinde. Mutlu bir çocuk… Elinde soldu çocuğun gülümsemesi, erimesiyle birlikte… Elindekine benzer milyarlarca gülümseme yağıyordu yeryüzüne… Çünkü gülümsedikleri an insanların en saf anıydı hep. Camille en son ne zaman gülümsediğini hatırlamıyordu. Yıllar önce demek onun yaşındaki birisi için fazlasıyla azdı. Tanrının sağ kolu nasıl gülümseyebilirdi ki bütün acıların farkındayken? Melekleri anlamıyordu, anlayamıyordu. Çünkü olayın iyi kalpli olmakla alakası yoktu. Olayın kör olup olmamakla alakası vardı. …Ve Camille’e göre melekler kesinlikle kördü. Bütün bu acıyı göremeyip mutluluklara tutundukları için… Birisi haricinde… Aaron… Sevdiği adam…
Onun yüzüne baktığında öyle çaresiz öyle… öyle sevgi dolu buluyordu ki kendisini, bazen kendinden nefret ediyordu aşkı yüzünden. Tanrı aşkı yaratmadan önce, Camille’e anlam katan hiçbir şey yokken, her şey daha güzeldi. “Neden?” diye defalarca sormuştu Tanrıya Cam. “Neden kusurlara sebep olacak bir şey yaratıyorsunuz? Dünyada yeterince acı ve günah varken bir de insanları ömür boyu sürecek bir acıya mahkûm etmek neden?” Artık anlıyordu; kavuşmanın verdiği mutluluk yüzünden… Gözlerinden bir damla kan dökülüp yanaklarıyla buluştu. Ardından kar taneleri arasında mezarlığa iniş yaptı. Kanatları hafifçe katlanmıştı ağaçlara çarpmamak için. Ölümü verdiği ruhların mezarlarına baktı birer birer. Cesetleri henüz soğumamış yeni ölen birkaç varlığın çığlıklarını duyabiliyordu. Kimisi son fısıltısını duyuruyordu Camille’e. Kimisi ise nerede olduğunu anlamamış sadece hıçkırıklar içinde ağlıyordu. Camille bir saat önce defnedilmiş olan bir genç kız bedeninin yanına gitti. Çığlıklar atarak ağlıyordu. Başta boğazını sıkmak istedi Camille cesedin, sırf susmasını sağlamak için. Ama sonra kalbi acıdan insafa geldi. Lapisine ihtiyaç duymadan parmaklarını oynattı ve fondan bir arp müziği yükselmeye başladı. Kızın çığlıkları ve ağlaması müziğin sakinleştirici etkisinden dolayı susmuştu. Parmaklarını topraktan içeri doğru sokarak kızın göz kapaklarını kapattı ve arp sesi yok olurken onu sonsuz uykuya yolladı. Tam yeniden doğrulmuştu ki arkasından bir ses duydu… Bir erkek sesi… Onun sesi…
Ne arıyor burada? Sorusuna yöneldi direk olarak beyni. Kendisini takip etmiş olamazdı. Sevdiği adamı tanıyordu. Sonra aklına burasının tanıştıkları ilk yer olduğu geldi. Biraz önce işittikleri de duyduğu ilk kelimelerdi. Bir kandamlası daha süzüldü gözlerinden. O gün ne dediğini çok iyi hatırlıyordu.
“-Huzuru… Sizin gibi huzuru arıyorum.”
Yüzünden acıdan kaynaklanan bir histerik gülümseme gelip geçti. Ona dokunamamak… Yüzyıllardır ona dokunamamak… Öyle canını yakıyordu ki şeytanın. Bazen sadece insan olmak istiyordu. Ölümlü olup ruhunu almaya gelen melekle henüz bir asrını doldurmadan yüzleşecekti ama yine de sadece bir asır sevecekti onu… Sadece bir asır çekecekti bütün bu acıyı. Sonra bütün acısını Asphodel Tarlalarına ya da Tartarus’a götürebilirdi. Sevdiği adama doğru bir adım attı ve artık her hattını ezberlemiş olduğu yüzünü inceledi. Bir şekilde yabancılaşmıştı sanki Camille’e.
“-Sence şu an kalbim dışında başka neresi yok oluyor, Sevgilim...”

OUT:
OUT2:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aaron Jace Theodén
Malum Melek - Ateş Bükücü
Ölümüne Aşık Lucem
Aaron Jace Theodén


Mesaj Sayısı : 22
Kayıt tarihi : 04/08/11
Yaş : 27

Ölümüne Aşık Empty
MesajKonu: Geri: Ölümüne Aşık   Ölümüne Aşık Icon_minitimeC.tesi Ağus. 06, 2011 3:21 am

    Eğer olmasaydı sevgilisine olan aşkı... Eğer olmasaydı kalbinde alev alev yanan özlemi... Kim bilir ne halde olurdu. Hayata tutunmasını sağlayan az şeyden biriydi bunlar. Kadının denizler gibi mavi gözlerine baktı, derinlerde hala bir şeyler vardı. Derinlerde, hala ona deliler gibi aşıktı. Neden bize bunu yapıyorsun, Camille? Kadın, gözlerinde saklayamadığı bir kırgınlıkla baktı adama. Aaron içinin yanmaya başladığını hissediyordu. Bir çığlık göğsünü yırtıp çıkmak için direniyordu. Yumruğunu sıktı genç adam. Yağan küllerin arasından, cildi ay ışığında parlayan şeytana baktı. Altın gibi saçlarına okşamak, kokusunu içine çekmek için neler vermezdi. Sırtını ağaçtan ayırdı. Kanatlarını olabildiğince toparladı ve kadına bir adım yaklaştı. "Huzuru… Sizin gibi huzuru arıyorum.” Meleği durduran sadece bu birkaç kelimeydi. Tanıdık ve özlenmiş bir ses tarafından dile getirilen... Kadın, Aaron'a doğru bir adım attı. Birbirlerine ne kadar yaklaşırlarsa melek o kadar bilincini yitirdiğini hissediyordu. Zihni deli gibi onu isterken, onun adını haykırırken vücudu tepki göstermiyordu. Çünkü veda o eden o değildi. Giden de o değildi. Kadının yüzünden geçen gülümseme adamın tüylerini diken diken etmişti. Çünkü biliyordu: Bu mutluluk gülümsemesi değildi. Kadın da ona bir adım yaklaşırken, Aaron kadının bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu. Ama ondan tarafa bakmamaya çalışıyordu. Gözüne bir mezat kestirmişti ve boş boş onu inceliyordu.

    "Sence şu an kalbim dışında başka neresi yok oluyor, Sevgilim... Adam toprağa düşen küllere baktı ve ardından kadına döndü. Gözleri hiç olmadığı kadar maviydi. Aralarındaki mesafeyi iki adımda aşarak şeytanın dibinde bitti. Ona o kadar yakındı ki, kadının sıcak nefesini teninde hissedebiliyordu. "Benim kalbim?" diye fısıldadı melek sorarcasına. Ardından kadının narin elini kavradı ve pürüzsüz göğsünün üzerine koydu, kalbinin olduğu yere. Bakışları kadınınkilerle buluşunca, demin bu kadar yakın olmadıklarına yemin edebilirdi. Derin bir nefes aldı. "Onu hissedebiliyor musun? Atışını?.. Eğer hissediyorsan çok şaşırırım. Çünkü uzun zaman önce atmayı kesti." İçindeki çığlığın tekrar su yüzüne çıktığı hissetti ve tekrar bastırdı. Nefes alıp verirken tenleri birbirlerine değiyordu. Aaron tekrar mezara bakmaya başladı. Kendi mezarı asla bu kadar süslü olmayacaktı. Kadının görmediği tarafdan bir damla gözyaşı çenesinin altına doğru ilerlerken anılar canını yakmaya başlamıştı. Kafasını hafifçe salladı. Bugün anılara yer yoktu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Camille Ludivine Esther
Baş Tenebras - Creatio & Salutem Şeytan
Ölümüne Aşık Tenebras
Camille Ludivine Esther


Mesaj Sayısı : 22
Kayıt tarihi : 03/08/11
Nerden : It's the Road To Hell diyorum geçiyorum
Kadın

Ölümüne Aşık Empty
MesajKonu: Geri: Ölümüne Aşık   Ölümüne Aşık Icon_minitimeC.tesi Ağus. 06, 2011 9:44 pm


Sevdiği adam aslında başından beri duymak istediği sözleri söylediğinde genç kadın hissettiği acıyla sarsıldı. Adama yeniden dokunabilmeyi isteyen elini zar zor yanındaki çam ağaçlarından birine dayadı. Küller yüzüne değip su hâline geldiğinde, kanlı gözyaşlarını da götürüyordu. Adam ağaca dayalı olmayan elini alıp genç kadının uzun zamandır istediği şeyi; tek bir dokunuşu gerçekleştirince, bütün duyguları birleşmişti sanki. Camille gözlerini kaldırıp adamın yeşil cennetine baktı ve her zaman olduğu gibi yeniden büyülendi. Sadece ona dokunmak bile bütün arzularını harekete geçirmişti. Baş Tenebras olarak bunun mümkün olduğunu söyleseler asla inandıramazlardı Camille'i. Ama artık gerçeklik sevgisi kadar belirgindi. Sevdiği adama iyice yaklaşıp sağ elinin işaret parmağını adamın alnına koydu. Ardından burnunun ve dudaklarının hizasını izleyerek çenesine kadar indirdi. Dudakları genç adamınkilerden neredeyse bir santim uzak kalana kadar yaklaştırdı yüzünü. Solukları hafifçe karıştı birbirine. Mesafesini bozmadan fakat öpmeye cesareti olmadan fısıldadı;
“-Acı çektiğimi sende biliyorsun, sevgilim. Kalbim en az seninki kadar çok parçaya bölündü seni ilk gördüğüm anda. Seni bu kadar severken dokunamamak… Aslında cok garip biliyor musun? Hiç kavuşmadık bile…”
Bunları söyledikten sonra aniden adamdan uzaklaştı ve uçmak için kanatlarını açtı. Beş metrelik kahverengi tüyler birden bütün mezarlığı doldurmuştu. Arkasını dönüp sevdiği adama baktı usulca. Beyni sürekli onun adını fısıldarken kalbine, uzaklaşmak o kadar zordu ki… Adamın tekrardan kendisine dokunmasını arzu ediyordu tüm kalbiyle. Sarı saçları gözlerinin önünden savrulup geçerken gözlerinde kırmızı parıltılar kol geziyordu. Adamınkinin aksine kırmızı olmaları farklarını bir kere daha ortaya koyuyordu. Tekrardan önüne dönüp kanatlarını çırptı ve ay mezarlığın köşesindeki uçurumdan yükselirken ona doğru uçmaya başladı. Kendisini dinleyecek birilerine ihtiyacı vardı. Acılarına ortak olacak birine… Yıldızların arasında kaybolurken, dinlenmek için yıldızlardan birisine oturdu. Yıldız çoktan ölmeye başlamıştı ve sürekli olarak çevresine ışık saçıyordu. Camille şeytan olmasına rağmen yıldızın acılarını paylaşıp ruhunu okşadı ve kanatlarını önüne doğru kapatarak düşüncelere gömüldü. İçinden bir parça sevgilisinin onu bulmasını o kadar çok istiyordu ki…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aaron Jace Theodén
Malum Melek - Ateş Bükücü
Ölümüne Aşık Lucem
Aaron Jace Theodén


Mesaj Sayısı : 22
Kayıt tarihi : 04/08/11
Yaş : 27

Ölümüne Aşık Empty
MesajKonu: Geri: Ölümüne Aşık   Ölümüne Aşık Icon_minitimePaz Ağus. 07, 2011 3:08 pm

    Kadın, Aaron'a biraz daha yaklaşıp eline adamın alnına koyduğunda, melek içinde bir yerlerin daha parçalandığını hissetti. Dolu gözlerini kapatıp kafasını kadının eline doğru yatırdı. Dokunuşu soğuk tenini yakıyordu fakat yineden o duyguyu hissetmek adamın aklını başından almıştı. Özlem dolu derin bir nefes aldı. Sevdiği kadının dudakları kendi dudaklarına doğru yaklaştığında kalp atışlarının hızlandığını hissetti. Sanki göğsünü parçalayıp çıkacakmış gibi. Yıllar sonra neden hala böyle hissettiğini anlayamıyordu. Kadının nefesi kendi nefesine karışırken bir an için onu öpmeyi düşündü. Tekrar bu kadar yakınken, tekrar ona dokunabiliyorken, ellerinin arasından uçup gitmesine nasıl izin verebilirdi ki. Ama kadın söylediklerinde çok haklıydı: Hiç kavuşmamışlardı bile. Fakat iki saniye sonra şeytan, meleğin ellerinde uçup gitmişti. O muhteşem kahverengi kanatlar arkalarında bıraktıkları rüzgarla, adamın gözyaşlarını uçuşturarak uzaklaşırken Aaron sadece bakakalmıştı. Yine mi? dedi içinden. Yine mi kaçıyorsun? Adam nefesini koyuverdi, içinden gelen histerik ağlama hissini zor zar bastırıyordu. Evet, ağlamazdı ama ağlamaktan ne korkardı ne de utanırdı. Bir damla daha yer çekime karşı koyamayarak yanağından aşağıya süzüldü. Ve hayır, bu sefer kaçıp gitmesine izin vermeyecekti.

    Buz mavisi kanatlarını açtı ve nazik bir dokunuşla toprağın ayaklarının altından çekilmesine izin verdi. Yükseldikçe yükseldi, ta ki onu görene kadar. Ölümü yaklaşmış bir yıldızın üzerinde otururken... Arkasından geldiği için kadın onu görememişti. Güçlü kollarını kadına dolarken yanına oturdu ve kanatlarını toparladı. Ona dokunmak içini ürpertse de onu bir daha bırakmayacağına yemin etti. Gerekirse kendini ona zincirlerdi ama onu bırakmayacaktı. Kaçıp gitmesine için vermeyecekti. Evet bencilce düşünüyordu fakat kimse bir adamı, sevdiği için suçlayamazdı. Kollarını gevşetti ve kadının gözlerine baktı. Şaşkınlık ve mutluluk gördü. "Eğer...eğer bunu tekrar yaparsan, yemin ederim..." cümlesinin sonunu tamamlamadı. Sonuçta onu hiçbir şeyle tehdit edemezdi fakat daha farklı bir durumdu bu. Sevdiği kadına ne yapabilirdi ki? Yüzünü bir gülümseme kapladı ve uzun süredir içini yakıp kavuran onu öpme isteğiyle başa çıkamayacağını anladı. Dudakları dudaklarıyla buluştu. Aynı anda kadını kollarına alıp kanatlarını açtı ve kendini aşağıya bıraktı. Camille ile birlikte şehrin üzerinden uçarak onu tekrar mezarlığa indirdi. Kadını nazikçe yere bırakırken cümlesini tamamladı. "...bunu kanatlarımı açmadan yapacağım."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ölümüne Aşık
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Yeraltı Mağarası :: Kuytu Köşe :: Dünya Şehirleri-
Buraya geçin: