Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Tanrılar diyarı sana kapılarını aralıyor
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Emperana Umbra

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Emperana Umbra

Emperana Umbra


Mesaj Sayısı : 1
Kayıt tarihi : 15/08/11
Yaş : 28
Kadın

Emperana Umbra Empty
MesajKonu: Emperana Umbra   Emperana Umbra Icon_minitimePtsi Ağus. 15, 2011 5:58 pm

Başımın zonkladığını hissettim sadece. Başka hiçbir şey yoktu, ne bir düşünce ne de bir his. Sadece hafif tınılı bir zonklama sesi beynimde dönüp duruyordu. Yavaş yavaş anılar geri gelmeye başladı zihnime. Hissettiklerimin açıklamasını yapabilecek kadar anı beynime geri döndüğünde tüm vücudumu bir endişe kapladı. Bir an önce kalkmalıydım. Shou iyi miydi? Bu kızların amacı tam olarak neydi? Göz kapaklarımın aralanmasını sağlayacak hücreyi bulmaya çabaladım hızla. Ona ulaştığımda zor zahmet gözlerimi açabildim. Gözlerimin ilk gördüğü şey bir flaş ışığıydı. Işığın güçlülüğü gözlerimi tekrar yummama neden oldu. Karanlıkta rengarenk ışıklar oynaşıyordu şimdi göz kapaklarım ardında. Bir fotoğraf makinesi miydi o? Peki neden? Bunu anlayabilmek için tekrar gözlerimi aralamaya çabaladım, başardığımda bulanık bir biçimde görüyordum etrafı. Pembe boyalı duvarlar gördüm, sanki duvarlar kıpırdıyormuş gibi hissediyordum. Kusacak gibiydim. Görüntü daha da netleştikçe bulantı hisse de yatışmaya başlamıştı. Ayrıntıları daha iyi seçebilmeye başlamıştım. Şimdi gözümün önünde toz pembe bir şifonyer duruyordu. Üzeri tüller, danteller ve boncuklarla süslenmişti. Başımı hafifçe kaldırınca temiz aynada kendimi görebiliyordum. Dantel süslü oldukça geniş bir yatak üzerinde yatıyordum. Gözlerim ellerime kaydı, bağlıydılar. Bu beni oldukça rahatsız etmişti. Kıpırdamaya çalıştım, ayaklarım da bağlanmıştı. İyice debelenmeye başlamıştım. Her hareketimde ip bileklerimi daha çok acıtıyordu. Ne olursa olsun buradan kurtulmalı ve bir an önce Shou’yu bulmalıydım.

"Şşş. Sakin ol bebeğim." Bir erkek sesiydi duyduğum ama bu sesi daha önce işittiğimi hatırlamıyordum. Başımı hızla sağ tarafıma çevirince hemen yanıma uzanmış yanık tenli sarışın bir adam gördüm. Oldukça iriydi ama daha gençti, hatta benden gençti. Günün büyük bir kısmını spor salonunda geçiriyora benziyordu. Karnımın üzerinde dolaşan ellerini hissettim. Benden ne istiyordu? Elindeki fotoğraf makinesiyle ne yapıyordu?

Yabancının elinin yanlış yerlere doğru gideceğini hissedince tüm gücümle bir çığlık attım. Çığlığım hassas boğazımı acıtarak çıkmıştı ve odanın sessizliğini yararak dışarı çıkmıştı. Evin yanındaki ihtişamlı gövdeleri olan ağaçlara konmuş tüm kuşların uçuştuğunu hissettim. Böyle bir tepki beklemiyordu herhalde, elleriyle önce kulaklarını sonra ağzımı kapatmıştı. "Kahrolası çeneni kapat." Ağzım üzerindeki eli çığlığımın bir inilti olarak çıkmasını sağlıyordu. Tüm gücümle çırpındım, canım yanıyordu ama buna devam ettim. Yabancının elini tüm gücümle ısırdığımda adam da can acısıyla bir inilti koyuverdi. Bundan yararlanarak debelenemeye başladım, adama tekme atmaya filan çalışmış da olabilirim. Fakat yaptıklarım sadece yataktan düşmeme neden oldu. Tüm bedenim acımıştı, göz yaşlarımın yanaklarımdan aktığını hissedebiliyordum. Keskin bir çığlık daha boğazımı delercesine çıkıp gitti. Yerde sürünmeye çalışıyordum kapıya doğru, kapı hafif aralıktı. Aralıktan dışarıya başımı atınca Upuzun bir hol çıktı karşıma, buradan sürünerek kaçmam imkansızdı ayrıca yabancının ellerini tekrar hissetmiştim, bu sefer daha sinirli ve gergindi. Acele ve sert hareketler yapıyordu. Olan gücümle bağırdım tekrardan. "Shou!" Ardından inleyerek bir kaç çığlık daha attım.

Tekrar Shou’ya seslenirken adamın elini hissettim tekrar ağzımda. Hemen teslim olmayacaktım, o beni yerde sürüklemeye başlamıştı. Bir yandan da sinirli sinirli konuşuyordu benimle. "Bu kadar yaygara çıkaracağını beklemezdim. Oysa ne kadar da uysal ve güzel görünüyordun." Bu sırada yabancı beni kucaklamış ve ellerini yüzümde gezindirmeye başlamıştı. Tüm debelenmem olumlu bir sonuç vermişti o anda, ayağımdaki ipin gevşediğini hissettim. Biraz daha uğraştım, yabancı daha farkına varmamıştı. Ayaklarımın serbest kaldığını hissedince ona doğru olan gücümle tekme atmaya başlamıştım. Beklemediği anda gelen bu hareket onu şaşırtmıştı, beni yere düşürdü. Adam oldukça uzundu ve onun kollarından yere düşmek oldukça canımı yakmıştı. Tüm bedenimin kısa süre içerisinde morarmaya başlayacağını hissetmiştim.

Bedenimdeki olağanüstü acıya rağmen çevik hareketlerle ayağa kalktım. Tüm kemiklerimin vücuduma battığını hissediyordum. Üzerine düştüğüm sol kolumda kesin bir acı vardı. Kolumu kıpırdatamıyordum. Kolumu kırmış olmamı umursamadan yabancıdan kaçmaya çalıştım. Aralık kapıdan geniş hole çıktığımda deli gibi koşuyordum. Merdivenler boyunca kırmızı bir halı serilmişti. Basamaklar kıvrılıp geniş bir salona iniyordu. Burası bana tanıdık gelmişti eve ilk girerken geçmiştik buradan, ileride çıkış kapısını görebiliyordum. Yabancının ayak seslerini duyunca hızla merdivenlerden inmeye başladım. Ayağımda hala topuklu ayakkabılarım vardı, titreyen ayaklarım yere sağlam basamıyordu bu yüzden. Bir anda bileğim burkuldu ve merdivenden yuvarlanmaya başladım. Kafamı basamaklardan birine çarpmıştım, alnımdan gelen sıcak bir sıvı sol gözümü kaplamaya başlamıştı. Kırmızı renk adeta ele geçirmişti gözümü.

Oracıkta öleceğimi hissediyordum. Çaresizce kendimi bırakamazdım. Tekrar ayağa kalktım ve kanımı elbisemin koluyla hızlı bir hareketle sildim. Geldiğim kapıya doğru koşmaya başlamıştım ki aklıma Shou geldi. Hızlı bir manevrayla odanın içinde dönmeye başladım. Avcısından kaçan bir tavşan gibi hissediyordum. Tavşanın yapamayacağı bir şey yaptım ama, tüm acıya rağmen bağlı bileklerimi olabildiğince birbirinden ayırıp elime masanın üzerinde gördüğüm değerli bir şeye benzeyen vazoyu alıp avcıma doğru savurdum. Böyle bir hareketi yine beklemiyor olacaktı ki vazoyu yüzüne yemeden önce şaşkınlıkla çarpıldı yüzü. Vazonun içindeki çiçekler etrafa saçılmıştı. Vazo oldukça serte benziyordu. Üzerindeki altın, gümüş ve pırlanta kaplamaları ışıl ışıl parlıyordu. Tok bir ses duyuldu vazo yabancının kafasına çarpınca. Küçük bir iniltiyle yere yığıldı. Zafer mutluluğumu yaşayamadan ben de yere yığıldığımı hissettim.

Alnımdan akan kan çenemden damlamaya başlamıştı. Göz yaşlarım da kana karışmıştı. Tüm bedenim büyük bir acı içerisindeydi. Vücudum isyan ediyordu bana, onu çok zorlamıştım. Peki Shou ne durumdaydı? Onu düşününce bedenimdeki tüm acı kayboldu, hızla ayağa kalktım ve mantıklı düşünmeye zorladım kendimi. Yabancının baygınlığının uzun sürmeyeceğinden emindim. Koşarak mutfağa gittim ve çekmecelerden büyük bir bıçak kapıp bileklerimdeki kalın ipi kestim. Ellerim morarmıştı. İp izleri bileklerimde koca bir yarık oluşturuyordu. Sol bileğimi kırmış olmalıydım, her kıpırdatışımda büyük bir acı tüm bedenimi ele geçiriyordu. Tüm bedenim can çekişiyordu, beni öldüreceğini düşündüğüm bir acıyla yüzleşiyordum. Acımı bir kenara bırakıp hızlı bir şekilde düşüncelere yoğunlaştırdım kendimi. Shou nerde olabilirdi?

Zihnimde adeta bir aydınlanma hissettim, bakacağım ilk yeri biliyordum. Evin içinde gezinmeye başladım, aşağıya inen bir merdiven arıyordum. Topuklu ayakkabılarımı hızla çıkardım ve daha rahat adımlarla evi aramaya başladım. Kısa sürede aşağıya inen merdivenler keşfettim. Kapı sessizce açılınca ona minnettar kaldım. Parmak uçlarımda karanlığa doğru indim. Karanlık beni tamamen kapladığında bir flaş ışığı yanıp söndü aniden, oraya doğru yaklaşmaya başladım. Hafif bir aydınlık belirdi gözlerim önünde, hafif aralık bir kapı vardı önümde. Kapıdan sessizce içeri girdiğimde Shou karşımdaydı yarı çıplak. Bu görüntüye kendimi alıştırmaya başlamalıydım artık. Sarışın kızın dudakları Shou'nun çıplak vücudunda geziniyordu. Bu görüntü göz yaşlarımı hızlandırmaya yetmişti. İki kız beni fark etmemişti daha, gülüşüyorlardı kendi aralarında. Ama Shou beni görmüştü. Dudaklarımda bir gülümseme, yüzümdeyse sol gözümü kaplayan ve yavaş yavaş elbiseme damlayan kan ve gözyaşı karışımıyla baktım ona, hareketlerimi artık kontrol edemiyordum. Adını mırıldanırken yerin bana doğru yaklaştığını hissettim. Alıştığım karanlık hissi tekrar bedenimi kaplamıştı, kulaklarım bedenimin yere çarpış sesimi duyunca ikinci kez bayıldığımı anladım. Artık harekete geçme sırası ondaydı. Shou’ya güveniyordum, artık bundan emindim, ona sonsuz güveniyor ve onu seviyordum. Artık tüm kalbim onun olabilirdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Emperana Umbra
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Yeraltı Mağarası :: Kuytu Köşe :: De Academiae-
Buraya geçin: